SU PERİSİ DAPHNE'NİN DENEYİM PAYLAŞIMI

 Not: Aşağıdaki yazı bir deneyim paylaşımıdır. Yazıda takip ve psikolojik şiddetten bahsedilmektedir. Okuyacağınız ifadeler sizin için travma tetikleyici olabilir. Bu paylaşımın amacı aynı deneyimi yaşayan belki farkında olmayan veya henüz harekete geçmeye ve mücadeleye cesaret bulmayan arkadaşlar için yalnız olmadıklarını göstermektir.

Bu yazıyı yazmak benim için oldukça zor; ama bir yerlerde birinin benim hissettiklerimi hissettiğini ve duymayı beklediği şeyleri söylemeyi umarak yazıyorum. Yaklaşık yedi yıldır hem fiziksel olarak hem de sosyal medyadan takip ediliyorum. Nasıl başladığını her düşündüğümde “nasıl bu duruma geldim, nasıl buna izin verdim” diyorum. 

2013 yılında üniversitedeki bir topluluğun etkinliğine gitmemle başladı her şey. “O” 27 yaşındaydı, ben 18. “O” beni o toplantıda görmüş ve uzunca bir zaman beni bulmaya çalışmış. En son birkaç ay sonra beni Facebook’tan ekledi ve sanki çoktandır tanışıyormuşuz gibi konuşmaya başladı. Facebook’ta herhangi bir fotoğrafım olmadığından ve tanışmadığımızdan beni biriyle karıştırdığını düşündüm; ama bana o gün toplantıda nerede oturduğumu ve ne giyindiğimi tasvir ettiği zaman benden bahsettiğinden emin oldum. Beni birkaç ay arayıp bulmuştu, bu bile tek başına korkunçtu. Birden çok samimi konuşmaya, iltifatlar etmeye ve çok detaylı sorular sormaya başladı. Bunlardan rahatsız olunca onunla konuşmayı kestim; ama defalarca farklı hesaplar açarak bana ulaşmaya çalıştı, yalvardı sadece arkadaş olmak istediğini söyledi. İki sene boyunca yüz yüze görüşmedik ama her zaman peşimdeydi, gittiğim her yerde kısa bir süre sonra beliriyordu. Yurdumun önünde bekliyordu, konuşmak için yalvarıyordu. Birkaç defa onu polise gitmekle tehdit ettim; ama bunu yapacak cesaretim yoktu ayrıca, ciddiye alınıp alınmayacağımdan emin değildim. Ne zaman kızsam bir adım geri çekilir, beni yatıştırır sonra tekrar yaklaşırdı. Bu durumu artık kanıksamıştım. Ne zaman kızsam özürleri, yalvarmaları bende pişmanlık yaratıyordu. Her defasında onu engellemem, onun benden özür dileyip günlerce yalvarmasından sonra tekrar konuşmaya başlıyorduk. “O” her zaman beni kendisine aşık edebileceğini, beni kimsenin onun gibi sevemeyeceğini söylüyordu. Ne zaman kızsam sadece arkadaş olmak istediğini, başka bir niyeti olmadığını söylüyordu. Ağzından bir defa bile kötü bir laf çıkmadı, aksine hakaret eden kontrolünü kaybeden taraf bendim ve o aşırı sakin bir şekilde benim söylediklerime ne kadar üzüldüğünü, benim çok katı ve acımasız olduğumu söylüyordu. Bu durum bana kendimi daha da kötü hissettiriyordu. “O” yabancıydı ve bir gün bana mezun olacağını ve Türkiye’den gideceğini söylemişti. Gitmeden önce en azından benimle artık yüz yüze görüşmek istediğini söyledi, kabul ettim. İlk defa o zaman yüz yüze konuşmuştuk ve karşımda çok sevecen sevgi dolu heyecanlı biri vardı. Kendimi iyi hissettim ve endişelerim azaldı. Daha önce herhangi bir flörtüm veya ilişkim de olmamıştı “herhalde sevmek böyle bir şey, ben yaşamadığım için bilmiyorum” diye düşünmeye başladım. Konuşmaya başladıkça ona alıştım hatta sevmeye başladığımı düşündüm, sevdim mi hala bilmiyorum. Aramızın iyi olduğu bu dönem yaklaşık 2 ay sürdü. Fakat bu 2 ay içinde hep içimde bir güvensizlik vardı, bir işi için pasaportunu çıkarmıştı ve pasaportunu görür görmez yaptığım şey adını ve yaşını kontrol etmek oldu. Doğruydu. Ben onun günahını almıştım, hem neden şüphe etmiştim? Bana Türkiye’den gideceğini söylemişti gitmemişti, hatta ve hatta bunu bana söylediğinin üstünden 5 sene geçti ve hala Türkiye’de. Daha sonra çok daha büyük yalanlarını yakaladım. Ne zaman yalanını yakalayıp sorsam çok detaylı şeyler anlatıyordu bir sürü sebep sunuyordu ve hepsinde sakindi hiçbir zaman kızmıyor veya tedirgin olmuyordu veya inkâr ediyordu. Onunla konuşmayı kestim; fakat bu defa takipleri katlanamayacağım ve hatta arkadaşlarımın katlanamayacağı boyuta geldi. Artık arkadaşlarım bile rahatsız oluyordu. Kimlerle görüştüğümü, nereye gittiğimi arkadaşları ona hep rapor ediyordu ve her adımımdan haberi vardı. Görüştüğüm insanlar hakkında olumsuz şeyler söyleyerek sürekli benim ‘saf’ olduğumu ve onlara güvenmem gerektiğini söylüyordu. “O” her gün yurdumun önüne gelip yere oturup ağlayarak sadece onu görmezden gelmemem için en azından ‘merhaba’ demem için yalvarıyordu. Ona çok sert davranıyordum ama daha sonra sert davrandığım için kendime kızıyordum, onu sevip sevmediğimden emin olamıyordum. Bir gün onu çok sevdiğimi düşünüyordum, bir gün nefret ediyordum, bir gün acıyordum, bir gün kızıyordum, bazen kendimi suçluyordum bazen onu… Benim ona yalan söylediğimi, onu hiç sevmediğini söylüyordu. Yediğim her şey midemi bulandırıyordu, çok hızlı kilo vermeye başlamıştım, hiç uyuyamıyordum, uyuyamadığım için hiçbir şeye odaklanamıyordum. Mezun olacaktım, o da mezun olacaktı. Artık görüşmeyecektik, o da bana bunları söyleyerek iyi ayrılmak istediğini söyledi. Yalvarıp ağlamaları 6 ay sürdü. En sonunda kabul ettim; ama çok kısa bir süre sonra bana çok farklı davranmaya başladı. Sürekli tersliyordu, her giydiğimi eleştiriyordu, görüntümle alakalı olumsuz yorumlar yapıyordu, buluşmaya çağırıp yanımda maç izliyordu, çok kolay kızıyordu… Sanki o benim için ölen biten adam gitmişti başka biri gelmişti. Benimle konuşmak istemiyorsa bunu açık açık belirtmesini söylediğimdeyse bana her şeyi kafamda kurduğumu, ortada bir sorun olmadığını, derslerinden dolayı stresli olduğunu ve benim onu hiç anlamadığımı söyledi. Kendimi çok kötü hissettim ve artık şikâyet etmemeye başladım. Peki neden bu defa artık onu arayan bendim? Neden sürekli telefona bakıyordum? Neden buluşmayı ben teklif ediyordum? Eskiden aramayı kesmesini isteyen taraf ben değil miydim? Sorun bende olmalıydı çünkü “O” benim için hep çabaladı, eğer 3 seneden sonra böyle davranıyorsa sebebi ben olmalıydım. Dışarı her çıkacağım zaman giydiklerimi çok defa değiştiriyordum, kendimi bir türlü beğenmiyordum, saçımı değiştiriyordum; ama o sadece olumsuz yorumlar yapıyordu. Özgüvenim kırılmaya başlamıştı. Bazen birden yakın davranıyordu, bazen tersliyordu; artık benim de dengem şaşmıştı. Bağları tam olarak koparmama da izin vermiyordu hem ben de son senem olduğu için kötü ayrılmak istemiyordum. Bir gün bana ailesinin uygun gördüğü biriyle nişanlanacağını, buna mecbur olduğunu, beni hala sevdiğini ve nişanlanacağını söyledi. Mezun olduktan sonra yüksek lisans yapma planlarım vardı; ama “O” hala kampüsteydi ve artık onunla aynı yerde olmak istemiyordum. Ben de her şeyi geride bırakıp başka bir şehre taşınıp çalışmaya başladım. İnanılmaz derecede huzurluydum. Yeni bir hayatım vardı, üstümde baskı yoktu, uzaktaydım. Ben uzaklaşınca “O” tekrar bana yazmaya başladı. Evimin konumunu ortak arkadaşımızın benim evimin balkonundan sosyal medyaya attığı bir fotoğrafta görünen tabela sayesinde buldu. Bu beni çok korkuttu. Bir yandan bana yazıp benden özürler diliyordu, beni özlediğini söylüyordu. Peki neden yanındayken bana o kadar kötü davranmıştı? Ben onu uzun süre reddettiğim için benden intikam mı almıştı? Çok kısa bir süre konuştuk; ama bana nasıl davrandığını unutamadım, onu affedemedim ve bir daha yazmaması için sert bir şekilde uyardım. Mail yoluyla, akademik sayfalardan mesajlarla bir türlü ulaşıyordu. Çalıştığım okulun etkinlik arşivinden fotoğraflarımı buluyordu. O sırada yeni biriyle görüşmeye başlamıştım bu kişi ile hiçbir fotoğrafımız veya ortak arkadaşımız yoktu; ama yine de “O” bu kişiyi bulmuştu. Sanki bir yerlerden hep beni izliyordu. Yine de uzak olmak çok iyi gelmişti, görmezden gelmeye çalışıyordum, en azından arkamda beni izleyen biri yoktu. Aylar sonra üniversitedeki hocamdan bir proje teklifi aldım. Çok güzel bir imkandı ve önümü açacaktı. “O” nun orda olması beni düşündürdü, ya tekrar başlarda? Ya ben o günleri hatırlayıp tekrar kötü olursam? Ama artık o nişanlıydı hem mezun olması gerekiyordu. Ben de değişmiştim, güçlüydüm. Enerji toplamıştım. “O”nun yüzünden böyle bir fırsatın elimden gitmesine izin vermemeliydim. Kararımı verdim ve işimden ayrılıp üniversiteye geri döndüm. “O” nişanlı olmasına rağmen takiplerine devam etti. Yaklaşık bir sene sonra evlendi ve niyetinin sadece benimle arkadaş olmak olduğunu söyledi. Takipleri aşırı derecede artmıştı. Saatlerce yemekhanede bekliyor, beni arıyordu. Arkadaşlarım onun beni beklediğini söyleyip gelmememi tembihliyordu. Her gün her yerde karşımdaydı. Doğum gününde onunla buluşmamı teklif etti, kabul etmedim. O da bana en azından beyaz giyinmemi ve beni bulacağını söyledi. Doğum gününde ben arkadaşlarımla otururken yaş pasta alıp karşıma oturup gülümseyerek ve gözlerini bana dikerek o pastayı yemeye başladı. Daha sonra bana mesaj atıp beni gördüğü için çok mutlu olduğunu söyleyip teşekkür etti. Beraber olduğum arkadaşlarımla yeni tanıştığım için bu durumdan bahsetmeye çekiniyordum; ama artık onlar da bende bir gariplik olduğunu sezdiler. Çünkü gözlerim hep etrafı izliyordu; geldi mi, beni görüyor, mu izliyor mu? En sonunda arkadaşlarıma anlatmaya karar verdim ve eğer şikâyet edersem bana şahitlik yapmalarını istedim. Çok şaşırdılar ama zaten benim dışarda oturduğumuz zaman çok gergin göründüğümü hatta bazı söylediklerini duymadığımı söylediler. Kanıt toplamaya başladım, beni takip ederken fotoğraflarını çekiyordum; ama o bunu fark edip bu sefer önden gitmeye başladı ve benim çektiğim fotoğraflara bakan birisi benim “O”nu takip ettiğimi düşünürdü. Çok canım sıkıldı. Kısa bir süre sonra pandemi patlak verdi ve kampüsü terk ettim. Bu süreç bana çok iyi geldi. Ama ekim ayında geri dönmem gerekti ve yurdum pandemi yüzünden kapanmıştı. Bir tek onun olduğu yurda gidebilirdim, daha önce koşulları daha iyi olmasına rağmen “O” orada olduğu için gitmekten vaz geçtiğim yurda. İşte o zaman her şey katlanılmaz bir hal aldı. Gittiğim her yerdeydi. Odamı sürekli gözetliyordu. Arkadaş çevremin içine girip kendini tanıştırıp sanki biz ilk defa tanışıyormuşuz gibi davranıyordu. Bir gün onu çağırıp konuştum ve artık dayanamadığımı onu görmeye tahammülüm olmadığını, onu her gördüğümde ellerimin titrediğini, kalp atışlarımın hızlandığını, nefes almakta zorlandığımı, eğer devam ederse herkese anlatacağımı söyledim. O ise, 800 lira kazanmasına rağmen 600 lirasını bir parfüme harcadığını, böylelikle yanımdan her geçtiğimde kokusunu alabileceğimi, kendine hâkim olamadığını sürekli beni görmek istediğini söyledi. Daha sonra hangi odada kaldığımı da geç saatte yurda geldiğim bir gün yurt binasının etrafını dolaşarak hangi ışığın yanacağına bakarak bulduğunu söyledi. Benimle arkadaş olmaya devam etmek istediğini söylediğinde ona evli olduğunu hatırlattım ve bana eşiyle de arkadaş olabileceğimi söyledi. Ona bunun normal olmadığını ve doktora gitmesi gerektiğini söyledim ve son defa uyardım. O da benden özür diledi ve beni anladığını söyledi; ama kısa bir süre sonra mesajlar atıp silmeye, gece yarıları merdivenlerde arkamdan koşmaya ve her dışarı çıkışımda arkamdan gelmeye devam etti. Artık dayanamıyordum, yurtta kalan arkadaşlarıma ve yurt müdürüne durumu anlattım. Yurt müdürü istersem dilekçe verebileceğimi ama elimde yeterli kanıt olmadığını söyledi (elimde onun benim peşimden geldiğini söylediği mesajlar ve şahitler olmasına rağmen). Ankara Barosu Gelincik Merkezi’ne gidip uzaklaştırma talebinde bulundum, sadece sosyal medya veya telefon aracılığıyla bana ulaşmaması için karar verildi. Okula şikâyet ettim ve iki ay sonra çıkan karar 10 gün uzaklaştırma idi. Hala onunla aynı yurtta kalmaya devam ediyorum. Parasını ödediğim yurda korkumdan gidemiyorum. Aylarca yurdun dışında kaldım, arkadaşlarımın evlerinde dönüşümlü kaldım, bir süre aile evine gittim. Halen yurt için bir karar çıkmasını bekliyorum. Senelerce sınır dışı edilmesin, beni anlamıyor, zamanla düzelir vazgeçer diye beklemişken şikâyet etme cesaretini bulduğumda elime bir şey geçmemesi beni çok üzdü. 

Nasıl bu duruma geldiğime hala inanamıyorum. Her şey seneler içinde o kadar yavaş ilerledi ki en son geldiğim noktanın farkına bile varmamışım. Sanırım en önemli şey doğru kişilere anlatabilmek. Bana “O”nun ciddi bir şey yapmadığımı ve görmezden gelmemi söyleyen kadınlar da oldu; bu cesaretimi çok kırdı. Doğru kişilere anlattığımda arkamda durduklarında kendimi güçlü hissettim. Yine de her anlattığımda utanıyorum… Nasıl benim hayatımın bu kadar içine girmesine izin verdim? Neden bu kadar sene hep değişeceğine inanarak şikâyet etmedim? Neden korktum, başıma gelenleri hak ediyor muyum, acaba bir daha benzer bir şey yaşar mıyım? Neden ben, nasıl onun gibi biriyle herhangi bir şekilde bir yakınlık kurabildim? Başkaları bana inanır mı, beni uzun süre sustuğum için suçlar mı, aileme gidip bir şeyler söyler mi, bir gün vazgeçer mi… Bu soruları sormak canımı acıtıyor, cevaplarını düşünmek bile istemiyorum. Sadece artık şunu biliyorum “önce ben”. Bunca zaman “O” nasıl hisseder, elinde değil, değişir dediğim için durum bu hale geldi; o yüzden artık önce “ben”. Ben nasıl hissediyorum, ben ne istiyorum… İnsanların şiddetin sadece fiziksel olmadığını anlaması gerek, öyle ki çok defa bunların olmasındansa bana vurmuş olmasını diledim; en azından yaralarım daha çabuk iyileşirdi ve insanlar beni daha çok ciddiye alırdı. Şu anda iyileşmeye çalışıyorum, kendimi dinliyorum ve onu bir daha görmemeyi umuyorum.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR SERİ KATİLİN DEĞİL, KATİL RUHLU BİR TOPLUMUN FİLMİ: HOLY SPIDER

ÖZAK DİRENİŞÇİSİ FUNDA BAKIŞ: KADINLAR OLARAK KARŞIMIZDAKİ ENGELLERİ CESARETİMİZLE, BİRLİKTELİĞİMİZLE AŞACAĞIZ

Feminizm ve Sosyal Medya