"KUTSAL AİLE" ŞİARI SINIFLARIMIZA KADAR SIZDI
Geçtiğimiz yıllarda ortaokul ve liselerde seçmeli ders olarak okutulmaya başlanan “Türk Sosyal Hayatında Aile” dersi, özellikle genç kadınlar üzerinde derin ve düşündürücü etkiler bırakıyor. İktidarın ısrarla vurguladığı “kutsal aile” söylemi etrafında şekillenen müfredatta, bireyin mutluluğunda ailenin rolünden, boşanmaların neden olduğu iddia edilen “yıkıma” kadar uzanan bir içerik işleniyor. Dersin amacı, yeni nesli iktidar politikaları doğrultusunda şekillendirmekten başka bir şey değil.
Bu ders, “Aile Yılı” ve ardından ilan edilen “Aile On Yılı” adımlarıyla sürdürülen gerici politika hamlelerinin eğitim sistemindeki bir uzantısıdır. Psikolojik ve fiziksel şiddetin yaşandığı evliliklerin, “aile arabuluculuğu” adı altında meşrulaştırılmaya çalışılması gibi uygulamalar, bu dersin içeriğine de eklenerek aile içi sorunlar normalize ediliyor. İktidar, bir yandan kadınları annelik rolüne hapsedip eve kapatmaya çalışırken, diğer yandan eğitimi siyasallaştırarak kendi politikalarını genç nesle dayatıyor.
HOCALARIMIZ SÖYLEMLERİNDEN, KULLANDIĞIMIZ SOSYAL MEDYAYA KADAR HER YERDE "MAKUL KADIN" TANIMIYLA KARŞILAŞIYORUZ.
Geçtiğimiz hafta katıldığımız Çankaya Bilim Kültür Atölyesi’nin “Kadın Cinayetleri Neden Artıyor?” başlıklı etkinliğinde de bu konu gündeme geldi. Liseli genç kadınlar, dersin kağıt üzerinde “seçmeli” olmasına rağmen pratikte çoğu zaman zorunlu kılındığını anlattı. Öğretmenlerden okul yönetimine kadar pek çok kişi tarafından “kutsal aile” söylemlerine maruz kaldıklarını ifade ettiler.
Bir öğrenci, bu söylemlerin doğrudan etkisine dikkat çekti:
“Hocalarımız sürekli ailenin kutsallığını anlatıyor. ‘Makbul kadın’ tanımını bize aşılamaya çalışıyorlar. Bu politikalar, ailelerimiz tarafından da bize baskı yapmak için kullanılıyor. Örneğin, bir arkadaşımın ailesi ona, ‘Makul kadın olmazsan, evlenmen gerekir’ diyor. Yoksulluktan ve baskıdan kurtulmak isteyen arkadaşım da evliliği bir çıkış yolu olarak görmeye başladı. Ben ona başka seçenekler de olduğunu anlatmaya çalışıyorum ama bu gerici söylemler okulla sınırlı değil. Sosyal medyada ‘tradwife’ akımları, muhafazakar hesapların erken evlilik övgüleri her yerde karşımıza çıkıyor.”
Diğer öğrencilerin deneyimleri de benzerdi. Öğretmenlerin cinsiyetçi söylemleriyle mücadele ettiklerini, “Kadın okuyup ne yapacak, iş hayatı kadınlara göre değil” gibi yargıların eğitim hayatlarını doğrudan etkilediğini anlattılar. İzledikleri dizilerden dinledikleri şarkılara kadar her yerde, kadınlara çizilen geleneksel sınırların dışına çıkmamalarının dayatıldığını söylüyorlar. İktidarın politikaları, güçlü propaganda araçlarıyla her gün sistematik olarak yeniden üretiliyor.
YANI BAŞIMIZDAKİ KIZ KARDEŞİMİZİN ELİNDEN TUTARAK MÜCADELE ETMELİYİZ!
Kısacası, “Türk Sosyal Hayatında Aile” dersi, genç kadınların dünyasında derin bir iz bırakıyor: Özgürlük hayallerini kısıtlıyor, onları iktidarın çizdiği kalıplara sıkıştırmayı hedefliyor.
Ancak genç kadınların bu tabloya karşı söyleyecek sözü var. Onlar farklı araçlarla seslerini duyurmaya çalışıyorsa, biz de yan yana gelerek mücadelemizi büyütmeliyiz. Farklı yöntemlerle susturulmaya çalışılan kız kardeşlerimiz hemen yanı başımızda. El ele vererek, tüm kadınların özgürlüğü için mücadele taşlarını birlikte döşememiz gerekiyor.
Selver ve Leyla

Yorumlar
Yorum Gönder