Kayıtlar

2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Osmanlı'dan Bugüne Kadın Hareketine Bir Bakış

Resim
  Geçtiğimiz günlerde İstanbul Sözleşmesi’nin 1 Temmuz’da sona ereceğini öğrendik. Sözleşmeden çekilme tartışmaları hala devam etse de iktidar toplumun her kesiminden yükselen itiraz seslerine kulak asmayarak bildiğini okumaya devam ediyor. Bu durum ister istemez kadınlar arasında umutsuzluğu körüklüyor, kadınların birlikteliklerinin güçlerine yönelik farkındalıklarını köreltiyor. Bu yazıyı planlamamızın sebebi de tam olarak bu. Her geçen gün daha da güçlenerek üzerimize gelen saldırıların varlığı kadar bizlerin mücadelesi ve değiştirici gücü de tarihsel bir gerçek. Bu yüzden Osmanlı döneminden erken cumhuriyet ve bu günümüze kadar kadın hareketini eksiğiyle yanlışıyla incelemek ve buralardan öğrenerek mücadeleyi nasıl büyütebiliriz tartışmasını açmak istiyoruz. Osmanlı Modernleşmesi: Tanzimat ve Meşrutiyet Dönemleri    Tanzimat Fermanı’nın ilanı 18. yy’da Osmanlı’da başlayan “modernleşme” hareketinin köşe taşlarından biri olarak kabul edilir. Bu dönemde ve sonrasında gelen Meşrutiyet

Kadınlar Sahnelerde Neler Yaşıyor?

Resim
  Dünyanın farklı yerlerindeki performans sanatları ile ilgilenen kadınlar ister sahnenin önünde ister sahnenin arkasında olsun neler yaşıyor, seçme süreçlerinde adil işleyen bir sistem mi var, kadın olarak kimliklerinin kendilerini ifade etme noktasında etkileri neler? Bu yazıyı yazarken çıkış noktam bu sorulardı. İlk başta, özellikle müzikal tiyatro ile ilgilendiğim için de, dünyada ve Türkiye’de müzikal tiyatro alanında kadınların karşılaştığı durumlar, seçmelerde yaşadıkları cinsiyetçi tutumlar ile ilgili yazmak üzere yola çıktım. Dünyadan pek çok örneği ile karşılaşmama rağmen, Türkiye özelinde alanın gelişmemesinden kaynaklanan nedenlerden dolayı yeterli örnek bulamadım. Bunun üzerine kara kara ne yazabilirim diye düşünürken temamızın gayet geniş bir başlık olan performans sanatları olduğu aklıma geldi. Türkiye’de de bu alana dair son yıllarda gittikçe güçlenen bir hareket vardı. Me Too hareketinin etkisinin sürdüğü günlerde Türkiye’den de sinema, televizyon ve tiyatro alanında ç

İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN VAZGEÇMİYORUZ!

Resim
  20 Mart Cumartesi gecesi bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle İstanbul Sözleşmesi’nin feshedildiğini öğrendik. Kadınların ve LGBTİ+’ların eşit ve güvenli yaşam haklarını garanti altına alan sözleşme uzun bir süredir tartışmaya açılsa da bizlerin mücadelesiyle bu tartışmalar susturuluyordu ta ki cumartesi gününe kadar.   Yalnızca şiddet sonrası faillerin cezalandırılması üzerine değil eşitsizliğin toplumsal temellerine de odaklanan ve buralara dair politika geliştirmek için devleti sorumlu tutan sözleşme uygulandığı taktirde üniversiteli kadın ve LGBTİ+’ ların toplumsal yaşamda ve üniversitede de eşit bir şekilde var olmasını sağlayabilirdi. Sözleşme üniversitelerde de Cinsel Tacizi Önleme Birimleri kurulmasını ve eşitlikçi politikalar yürütülmesini içerirken, ancak bazı üniversitelerde kadınların ve LGBTİ+’ların birlikte mücadelesiyle bu birimler kurulabildi. Şimdi ise sözleşmenin hukuksuz bir şekilde feshedilmesiyle bizler ev içinde, kamusal alanda, kampüslerimizde şiddete ve ayrımcı

KADINLARDAN 8 MART MESAJLARI

Resim
  Herkese merhaba sizlerin desteğiyle 8 Mart haftası boyunca sürdüğümüz yazı dizimiz bugün sona eriyor. Güzel yorumlarınız ve fikirleriniz için çok teşekkür ederiz. Yazı dizimizin son gününde sizlerden gelen 8 Mart mesajlarını yayınlayacağız. Keyifli okumalar. Bizlere sosyal medya hesaplarımızdan ve odtutoplumsalcinsiyet@gmail.com mail hesabımızdan ulaşabiliriz. Birlikte daha güçlüyüz. Esenlikler dileriz. Anneannem, annem ve ben... Farklı zamanlar, farklı hayatlar, ama aynı sıkışmışlık hissi... Kız çocuğu olduğu için okutulmayan anneannem, kocası üzerinden tanımlanan annem, öğretmen mesleğini sırf kadın olduğum için yakıştırılan ben... Bizi, biz en iyi anlarız. Var olmuş, var olan ve var olacak tüm kadınlara saygılarımla, günümüz kutlu olsun. Oylum Seriner Bitmek bilmeyen günlerden biriydi. Annemin babamın işten güçten arkadaşlarıyla, her ay altın vermek bahanesiyle toplaşıp yemek yedikleri, gülüştükleri, ortalama 3 bilemedin 3 buçuk saat süren, ertesi gün okul olduğu için “hayır bırak

PSİKOLOJİK ŞİDDET ÜZERİNE

Resim
    Bu yazıya Albert Camus’un Başkaldıran İnsan kitabında geçen “Şiddet çağıyla birlikte canavarlar çağı da sona ermiştir.” (Camus, 2009) ifadesiyle başlamak istiyorum. Şiddet ağlarıyla örülmüş bir dünyada hayatta kalma mücadelesi veriyoruz. Bu noktada gelecek tahayyüllerimiz bugün ve dünden aldığımız yaralar çerçevesinde şekilleniyor. Tüm bu kötümser senaryoda; eşitsiz yaşam koşulları ve bize çizilen eşitsiz dünya algıları bizleri içinden çıkılmaz bir döngüye sürüklüyor. Lefebvre’nin de ifade ettiği üzere gündelik hayatın yükü kadınların omzunda zira kadınlar; gündelik hayatın aynı anda hem özne hem nesne hem de kurbanı konumundadır. (Lefebvre, 1971) Lefebvre’nin de belirttiği gibi günlük hayat kadınlar için çok daha ağır ve gitgide ağırlaşıyor. Bu noktadan hareketle gündelik hayat rutinlerimiz içerisinde birçoğumuzun etkilendiği, tecrübe ettiği veya şahit olduğu ama diğer şiddet türlerinin yanında daha az görünür olan bir şiddet türü olan psikolojik şiddet üzerine bir tartışma yürüt

ADELE'İN DENEYİM PAYLAŞIMI

Resim
MEB tarafından 2018-2019 döneminde yayınlanan istatistiklere göre okul öncesi öğretmenlerinin %94’ü kadın. Peki neden? Bir kadın olarak üniversiteye hazırlık aşamasında en sık karşılaştığım cümleler şu şekildeydi. “Zaten öğretmenlik kadın mesleği.” “Bak ne güzel yarım gün çalışacaksın.” “Ay! Tatili de var, ileride ailene çocuğuna vakit ayırırsın.” Her gün ailem dahil olmak üzere etrafımdaki herkesten benzer cümleler duyuyordum. Çalışacağım kurum ‘ANAOKULU’ olacaktı. Aksi bir durum düşünülemezdi bile. Ana sınıfı öğretmeni olacaktım, okul öncesi öğretmeni değil. Bölümümü soranlara okul öncesi öğretmenliği dediğimde anlaşılmıyordu bile zaman zaman. O neydi? Evet, doğru ya ana sınıfı öğretmenliği. Maalesef, unutulan şey okullarda çocuklara annelik ya da bakıcılık yapmadığımız.  Erkek ya da kadın, hepimiz üniversitelerde çocuk gelişimi üzerine, çocuk psikolojisi üzerine ve öğretmenlik mesleği üzerine sayısız ders alıyoruz. Gerekli eğitimi ‘annelik’ içgüdülerimizle vermiyoruz. Bu noktada

DORA'NIN MEKTUBU

Resim
 Not: Aşağıdaki yazı bir deneyim paylaşımıdır. Yazıda takip ve psikolojik şiddetten bahsedilmektedir. Okuyacağınız ifadeler sizin için travma tetikleyici olabilir. Bu paylaşımın amacı aynı deneyimi yaşayan belki farkında olmayan veya henüz harekete geçmeye ve mücadeleye cesaret bulmayan arkadaşlar için yalnız olmadıklarını göstermektir.  Merhaba, ben okulda 5. yılını tamamlayacak bir kadınım. Uzunca bir süredir gerek derslerle bağlantılı olsun gerek de toplulukla ilgili etkinliklerle ilgili olsun toplumsal cinsiyet çalışmalarına dair işler yürütüp, bu konuda okuyup bir şeyler yazmaya çalışıyorum. Aynı şekilde çevremdeki bireylerle de toplumsal cinsiyetle ilgili konularda tartışmaktan ve paylaşımda bulunmaktan keyif alıyorum. Kendim hakkında bu kadar bilgi vermemin sebebi, hayatta tartışmaktan keyif aldığım yegâne konulardan biri olan ve topluluk olarak da içinde bulunmanın bana güç verdiği bir alanda son zamanlarda gerçekten güçsüz ve kapana kısılmış hissetmem. Bu durumun nedenini açık

SU PERİSİ DAPHNE'NİN DENEYİM PAYLAŞIMI

Resim
 Not: Aşağıdaki yazı bir deneyim paylaşımıdır. Yazıda takip ve psikolojik şiddetten bahsedilmektedir. Okuyacağınız ifadeler sizin için travma tetikleyici olabilir. Bu paylaşımın amacı aynı deneyimi yaşayan belki farkında olmayan veya henüz harekete geçmeye ve mücadeleye cesaret bulmayan arkadaşlar için yalnız olmadıklarını göstermektir. Bu yazıyı yazmak benim için oldukça zor; ama bir yerlerde birinin benim hissettiklerimi hissettiğini ve duymayı beklediği şeyleri söylemeyi umarak yazıyorum. Yaklaşık yedi yıldır hem fiziksel olarak hem de sosyal medyadan takip ediliyorum. Nasıl başladığını her düşündüğümde “nasıl bu duruma geldim, nasıl buna izin verdim” diyorum.  2013 yılında üniversitedeki bir topluluğun etkinliğine gitmemle başladı her şey. “O” 27 yaşındaydı, ben 18. “O” beni o toplantıda görmüş ve uzunca bir zaman beni bulmaya çalışmış. En son birkaç ay sonra beni Facebook’tan ekledi ve sanki çoktandır tanışıyormuşuz gibi konuşmaya başladı. Facebook’ta herhangi bir fotoğrafım olm

Mühendis mi Kadın?!

Resim
  Şu an mühendislik okuyan bir “kadın” olarak bana yöneltilen “Hani kimya, gıda falan neyse de… Metalurji ağır sanayi değil mi ya kadınlar için zor olmaz mı?” sorusu bile ne kadar rahatsız edici iken lisede, ortaokulda maruz kaldığımız “Bayanlar mühendislik seçmesin ya doktor olsunlar, öğretmen olsunlar”, “Tam kadınlara göre meslek eczacılık, açsın dükkanını otursun”, “Avukat hanım derler bak ne güzel geliyor kulağa” ve saire ve saire gibi cümleleri düşününce çıldırmamak elde değil. Bunların sadece kadınlar tarafından sorun teşkil ettiğini düşünmüyorum elbet. İlk soru cümlesine geri dönecek olursak; neresinden tutsam elimde kalacak! Mühendislik alanlarını hiçbir altyapıları olmadan böyle gruplaştırmalarına mı yanayım, saatlerce laboratuvarlarda uykusuz kalarak çalışmış, bu soruyu soran bireyin hayatı boyunca kullanmadığı kadar beynini kullanarak okumuş, araştırmış, yazmış veya mesleğinde en çok tercih edileni seçmemiş de gitmiş en ağır sanayide çalışmış kimya mühendisi arkadaşımın -c