Filistin Kadın Hareketi Tarihi

 

Savaşların en ağır yükünü çoğu zaman kadınlar taşır. Kadınlar ölümle, şiddetle, cinsel saldırılarla burun buruna kalır, savaş koşullarında bile ona dayatılan toplumsal "görevlerin" sorumluluğunu taşırlar. Milliyetçi ideolojiler savaşla birlikte örgütlenir, bununla da erkeklere milletin geleceğiyle özdeşleşmiş roller yüklenir; kadınlara ise bedenleri üzerinden ülkenin kültürünün, sınırlarını ve “namusunun” taşıyıcılığı atfedilir. Bu bağlamda kadınlar çoğunlukla edilgen figürler olarak tanımlanır, ulusun yeniden üretiminde sembolik bir konuma yerleştirilir. Düşman devletler tarafından kadınlara yönelik herhangi bir saldırı, bir bütün olarak ulusa yönelmiş bir saldırı biçiminde değerlendirilir.

Ortadoğu, uzun süredir emperyalist güçlerin paylaşım savaşlarının merkezinde yer alıyor. Batılı devletler ve ABD, kendi topraklarında savundukları özgürlükçü politikaları Ortadoğu söz konusu olduğunda rafa kaldırmakta, hatta muhafazakar ve baskıcı politikaları uygulayan iktidarların önünü açmaktadır. Bu çifte standarttan en çok etkilenen grupların başında ise kadınlar gelir. İran, Irak ve Filistin gibi ülkelerde kadınlar hem savaşların hem de bu ikiyüzlü politikaların doğrudan hedefi hâline gelir.

Ancak baskıcı rejimlere ve savaş koşullarına rağmen kadınlar, ulusal kurtuluş hareketlerinin sadece destekçisi değil, aynı zamanda öncüsü olmuştur. Nakba'nın 77. yılında Filistinli kadınların yürüttüğü mücadeleyi anlamak ve bu mücadeleden ilham alarak enternasyonal kadın dayanışmasını büyütmek, bugün de büyük bir önem taşımaktadır.

Filistin topraklarında yüz yılı aşkın süredir devam eden İsrail işgali, kesintisiz bir ulusal direniş hareketine neden olmuştur. Bu mücadelenin en görünür figürlerinden biri de Filistinli kadınlardır. Özellikle Mayıs 2021'de İsrail ordusunun düzenlediği saldırılar sırasında kadınların direnişteki öncü rolü tüm dünyada dikkat çekmiştir. Ancak onların direnişteki tarihsel rolleri çok daha öncesine dayanmaktadır.

1911 SONRASI FİLİSTİNLİ KADINLAR


20. yüzyılın başlarında Ortadoğu'da kadınlar büyük ölçüde özel alanla ilişkilendirilmiş, anne ve eş kimlikleriyle sınırlandırılmıştı. Filistinli kadınların yaşamları da ev içi sorumluluklarla tanımlanıyor; çocuk yetiştirme, ev işleri gibi ataerkil toplumun dayattığı rollerle sınırlı tutuluyordu. Ancak ulusal özgürlük mücadelesine kadınların katılım sağlaması sonucu bu roller bireysel sınırların ötesine taşarak, kadınların mücadeleyle örgütlenmesini ve toplumsal yaşamda daha görünür hale gelmelerini sağladı. İsrail işgalinin derinleşmesiyle birlikte kadınlar yalnızca destekleyici roller üstlenmekle kalmadı, doğrudan direnişin öznesi olarak da öne çıkmaya başladılar.

1911'de Yahudi göçlerinin artmasıyla Filistin’deki ulusal mücadele kırsal alanlardaki yerel komitelerde kadınların da erkeklerle birlikte örgütlenmesini sağladı. Nakba öncesinde Filistinli kadınlar silahlı örgütlere katılmış, kongreler düzenlemiş, düşmanın hareketlerini izleyerek stratejik bilgiler aktarmış ve silah satın alarak bunu halkadağıtmıştır. “Zahrat al-Ukhawan” (Kır Çiçeği Kızları) gibi silahlı kadın örgütleri kurarak doğrudan mücadeleye katılmışlardır. Bu süreçte kadınlar sadece birer anne ya da eş değil, toplumsal yaşamın şekillendirilmesinde söz sahibi olan, yol gösteren figürler haline gelmiştir.

1948’deki Nakba ile birlikte bu mücadele dalgalı bir şekilde devam etmiştir. Bir kuşağın politik bilinci Nakba ile şekillenmiş, ancak 1964’te Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) kurulması ve 1965’te gerçekleştirilen Filistin Kadın Konferansı ile birlikte kadın hareketi yeni bir ivme kazanmıştır. Bu konferans, kadınların siyasal, ulusal ve toplumsal hak taleplerini dile getirdikleri ve örgütlü mücadelelerini geleceğe taşıyacak hattı belirledikleri önemli bir dönüm noktası olmuştur. O tarihten itibaren kadınlar direnişin yalnızca bir ittifakı olmamış, öncüleri olma niteliği de giderek pekişmiştir.

KADINLAR HALA DİRENİŞİN TAŞIYICI GÜÇLERİNDEN

Bugün Ortadoğu’da emperyalist müdahaleler derinleştikçe kadınlar çok daha ağır sonuçlarla karşı karşıya kalıyor. Toplumsal cinsiyet rolleri, yoksulluk, hastalık, cinsel saldırılar ve savaşın doğrudan etkileri altında yaşamlarını sürdürüyorlar. Ancak tüm bu zorluklara rağmen, dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Ortadoğu’da da kadınlar mücadeleden vazgeçmiyor. Özgürlükleri, yaşam hakları ve toplumsal barış uğruna yaşamlarını ortaya koymaktan çekinmiyor, tarih boyunca olduğu gibi bugün de direnişin taşıyıcı gücü olmaya devam ediyorlar.

Leyla Çelik



Kaynak:

https://www.insamer.com/tr/filistinli-kadinlar-direnisin-anlatilmamis-tarihi.html

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MODERN CİNSİYETÇİLİK

ÖZAK DİRENİŞÇİSİ FUNDA BAKIŞ: KADINLAR OLARAK KARŞIMIZDAKİ ENGELLERİ CESARETİMİZLE, BİRLİKTELİĞİMİZLE AŞACAĞIZ

1 MAYIS'TA GENÇ KADINLAR OLARAK NEDEN ALANLARDA OLACAĞIZ?