MODERN CİNSİYETÇİLİK

MODERN CİNSİYETÇİLİK

HENNA


Son zamanlarda özellikle sosyal medya platformlarında sıklıkça eril ve dişil enerji kavramlarını görmeye başladık. Hesap ödemeyen, ev işleri yapan, trip atan erkeklere “prenses” ya da “gay” denirken; yanında erkek varken hesap ödeyen, küfür eden, spor yapıp kaslanan, çalışan kadınlara ise fazla maskülen gibi kavramlar kullanılıyor. Özellikle genç kadınlara “vermeyi” değil de “almayı” bilmek, her işe kendi başına koşturmamak, ara ara yardım isteyip erkeğe güçlü hissettirmek, iş hayatında güçlü olmak ama evde yerini bilmek, dişil enerjiyi yükseltmek için tuzlu suyla yıkanmak gibi tavsiyeler veriliyor. Bu tavsiyeler hiç bilmediğimiz, duymadığımız tavsiyeler değiller; sadece şekil değiştirdiler. 

KULLANDIĞIMIZ PLATFORMLAR CİNSİYETÇİLİĞİ ÖRGÜTLÜYOR

Son zamanlarda oldukça gördüğümüz ve çoğunlukla genç kadınların takip ettiği Danla Biliç’in yeni programında kurduğu bazı cümleler bunlara örnek olarak verilebilir. Blok3 adlı rapçinin “Ne demek hesabı kız öder?”, “Parası olmayan erkek neden yemeğe çıkarıyor?” gibi sözleri; Danla Biliç’in de bunu onaylaması ve “Onlar kadın oldu, biz erkek olduk.” gibi söylemlerde bulunması yıllardır yıkılmaya çalışılan toplumsal cinsiyet rollerinin birer örneği. Yine Danla Biliç’in konuk aldığı Adil Yıldırım da bu kavramları oldukça besleyen videolar çekiyor ve bu iş üzerinden para kazanıyor. “Maskülen enerji neden bitiyor?” adlı videosunda erkeklerdeki dişil enerjinin yüksekliğiyle alışveriş yapma oranları arasında bir bağlantı kuruyor ve yine konuyu kadınların çok alışveriş yaptığı klişesine bağlıyor. Sıklıkça duyduğumuz eril, dişil enerji; alma-verme dengesi gibi söylemler bize aslında kadınların narin ve yardıma muhtaç olduğunu vurgularken erkeğin sert ve baskın olması gerektiğini söylüyor. 

MÜCADELE ETMEK ERİL ENERJİYİ Mİ BESLİYOR?

Toplumsal cinsiyet rollerine uymayan kadınlara eril enerjisi yüksek demek yıllardır duyduğumuz “erkek adam” ve “kadın dediğin” ifadelerinden, kadın olmanın kötü ve ezik olduğunu söylemekten farklı değil. Özellikle kadın mücadelesi çevresinde yıllardır savaşılan bu söylemler şekil değiştirerek daha modern bir hal alıp eril, dişil enerji kavramlarına dönüştüler ve ataerkil karakterli, ikili cinsiyet sistemini yeniden üretmekten, beslemekten başka bir işe yaramıyorlar. Kadının ikincil konumunu derinleştiren bu söylemler aynı zamanda homofobi ve transfobiyi de besliyor. Mücadelenin kazanımlarına zarar veren; cinsiyetçiliği, homofobiyi, transfobiyi sinsice hayatımıza sokmaya çalışan bu kavramların ne olduğunu, nelere sebep olduğunu anlamamız gerekiyor. Mücadele eden kadınların maskülenleşeceği gibi söylemler kadınları mücadeleden uzak tutmak için sadece birer araç. Aynı zamanda çalışan kadının eril olarak adlandırılması, çalışanın ve eve ekmek getirenin erkek olması gerektiği gibi düşünceler kadının eve hapsedilme politikasını besliyor. Kadınların çalışmasıyla ilgili şikayet eden; uzun saatler çalışmanın kadınlardaki feminenliği öldürdüğünü söyleyen ve “Kadının yeri evidir.” gibi söylemler de açıkça bu politikanın sözleri. Mücadelemiz sayesinde yıllar içerisinde yıkılan bu kalıpların yeniden inşa edilmesine izin vermiyor, kadının yerinin evi olmadığını biliyor, farklı şekillerde üretilen kalıpların arkasında ne olduğunu görebiliyoruz. Yeni yasa tasarısıyla birlikte eril enerji, dişil enerji gibi kavramların aslında ne kadar tehlikeli ve hayati olduğu da ortada. Kadın düşmanı ve LGBTİ+ fobik politikalara geçit vermiyor, tüm bunların karşısına koyduğumuz mücadelemizden vazgeçmiyoruz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÖZAK DİRENİŞÇİSİ FUNDA BAKIŞ: KADINLAR OLARAK KARŞIMIZDAKİ ENGELLERİ CESARETİMİZLE, BİRLİKTELİĞİMİZLE AŞACAĞIZ

Kadının Soyadı Mücadelesi